Ellerimiz ve ayaklarımız, özgürlüğümüzün timsali.
Sımsıkı tutunabilmek ya da bir dolu kişi ve şey’leri buruşturup fırlatabilmek hür iradenin en temiz hallerinden.
Fakat etten ve kemikten ve bu kadar teknik bu uzuvların önüne, zihnimizden ve hislerimizden ördüğümüz duvarlar, zaman zaman maddi zorluk ve engellerden çok daha yüksek ve aşılmaz görünebilir.
Bu hallerde dahi insan, aklına ve kalbine söz geçirebildiği ölçüde hür olabileceğini anımsar
Ve aslında hürriyetin en tatlı zamanlarından biri de budur.
Bizler, bize sunulan bu nimetleri çoğu zaman gafilce kullanarak haksızlık ederiz.
Zararlı dikenlere sımsıkı tutunup, kalmamız gereken kişi ve yerlerden alabildiğince uzaklaştığımızda önümüze açılan yollar, bir bakıma geride bıraktıklarımızın kırıklıklarıyla doludur.
Camlar ve hayaller, daha keskin ve yaralayıcı olabilir kırıldıklarında.
* * *
Ve “insana ancak yapıp ettikleri kalır”
Tüm semavî dinler ve çoğu felsefe aslında ellerimizle yaptıklarımız ve yapmak için yürüdüğümüz yolların o Büyük Gün’deki şehadetine hazırlar bizi.
Yanmak da donmak da cehennem.
Yorumlar
Yorum Gönder