Ana içeriğe atla

Allahım bizi affet..!



Allahım bizi affet!

Çaldık.

Çocuklarımızdan sevgiyi, eşlerimizden aşkı, kadınlarımızdan merhameti, erkeklerimizden sadakati,varlığımızdan yokluğu, arkadaşlarımızdan dostluğu çaldık.

Allahım bizi affet!

Göğünü deldi mezar taşlarımız ve biz yeşilin de senin ayetlerinden olduğunu unutup kestik bir bir nefesimizi.

Canlarını aç bıraktık ama toprağını açıkta bırakmadık, örttük üstünü sessiz ve renksiz…

Denizlerini kirlettik, deterjan kokulu ırmaklarımız, demir yüklü balıklarımız, hileli kurbanlarımız, plastik tasmalı kaplumbağalarımız var.

Allahım bizi affet!

Boyun eğdik menfaatlerimize ama asla eğilmedik yavrularımıza, eşlerimize, dostlarımıza.

Allahım bizi affet!

Evinin etrafına imandan kaleler değil dümenden kuleler diktik.

Evini yıkmadık, yıktırmadık ama ne gönüller kırdık affet bizi.

Allahım bizi affet!

Ezanını duyduk ama dinlemedik.

Defalarca kez kıyam ettik ama yüzümüz bir kez olsun secdeye değmedi.

Seslerimiz yükseldi ama kubbende bir tane bile hoş seda kalmadı.

Allahım bizi affet!

Yandık, yaktık ama asla pişmedik.

Allahım bizi affet!

Haram yemedik ama o kadar çok kardeşimizin etini kemirdik ki vahşet doldu kalbimiz, tırnaklarımız ve dişlerimiz…

Allahım bizi affet!

Ömrümüz uzadı ama sevaplarımız azaldı.

Mescitler inşa ettik ama insanları eğitemedik.

Kaldırımlarımız merhamet dileniyor ceplerimizde ise kibirden başka bir şey yok affet.

Allahım bizi affet!

Yaptıklarımız, yapmadıklarımız, ikiyüzlülüklerimiz, öfkemiz, kibrimiz, vahşetimiz, katlimiz, korkumuz, inançlarımız ve inanmayışlarımız, anlamayış ve kayboluşlarımız için affet.

Affet ki ‘‘kandilimiz mübarek olsun’’

Ahmet Şahin TOPBAŞ

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

aslında insan…

  Bir kadına ikinci kez baktıran nedir? Bir çiçeği ikinci kez koklatan… ? Güzellik duygusu… Fakat biz bu güzelliği sahip olma duygumuzla kirletir miyiz? Bir çiçeği koparmak yahut bir kadına ilan-ı aşk etmekle onu lekelemiş mi oluruz? Belki evet… Fakat biz bu şekilde lekelemesek ayın bir günü, günün bir saati bu iki güzellik de bir şekilde kirlenecek midir? Muhakkak… Demek ki kirleneceğini bile bile bu güzellik duygusunu vuslata dönüştürme isteğinin içimizde bir yerlerde uyanması ve karşı konulamaz bir şekilde usul usul yanmasının bir açıklaması olmalı. Bunun tek açıklaması; bu mukadderatın en azından bildiğimiz, nispeten yönetebildiğimiz, bizden bir parça ile yaşanmasının verdiği huzurdur. Biz aslında bu huzura talibizdir. İçimizdeki aşkın muhattabı bu huzurdur. Aslında bu huzurun yaşanacağı zamandır. Bu açıdan, “aslında insan, zamana aşıktır” diyebilir miyiz? İnsan zamana aşıktır. Bu kadar soyut ve tutamadığımız için adeta delirdiğimiz bu “şey”in bir anda cisimlenivermesi bizi öyle bi

23 Nisan, Millî Bilinç ve Çocuk Bayramı Üzerine Düşünceler

Bundan tam 102 yıl önce bütün milletin umudunu omuzlarında taşıyan bir heyet, ulusun son çare olarak kendilerine yüklediği görevin bilinciyle evvela Hacı Bayram-ı Veli Camii’nde Cuma namazını eda edip o güne kadar ki tüm yollar gibi zorlukla tadilatını yaptıkları binaya dualar, tekbirler, ve uğurlarına kesilen kurbanların ardından giriş yaptılar Bugün, adına misyon ve vizyon dediğimiz ama o gün mefkûre, ideal, dava ve çare olarak görülen rota, daha ilk oturumda yapılan ilk konuşmada ifadesini meclisin en yaşlı üyesi Şerif Bey’in sesinde buluyordu: “Allah’ın yardımıyla milletimizin iç ve dış bağımsızlık yazgısının sorumluluğunu doğrudan doğruya yüklenip kendisini yönetmeye başladığını bütün cihana duyurarak Büyük Millet Meclisi’ni açıyorum.” Şimdi; bu konuşmayı meclisin açılışında dahi bağımsızlığın bir yazgı, değişmez bir kader olarak görüldüğüne, meclisin bu yazgıyı bizatihi yüklendiğine, bunun bir danışma meclisi veya adeta noterler kurulu olarak değil bizzat yönetme yetkisi ve iştiy

Ey Sevgili

  Ey sevgili, Herkesi gönderdim, artık yalnız sen ve ben… Herkesi birer birer gönderdim, bazılarını yarı yolda bıraktım, bazılarını kızarak, bazılarını bağıra çağıra, bazılarını mecbur bırakarak, bazılarını nazikçe, bazılarını korkakça, bazılarını cesurca, bazılarını ise severek… Ama herkesi gönderdim. Yalnız sen ve ben varız. Herkesten ari, herkesten uzak, şehirlerin ortasında yalnız bir adamım artık. Herkese çizdiğim çiçekli yollar aslında benden adım adım, milim milim, saniye saniye uzaklaştırmak içindi. Tüm kalabalıkların içinde; tüm korna seslerinin, aceleci adımların, kahkahaların, sevgi ve nefretlerin, aşkların, kıskançlıkların, ölüm ve yaşamların, coşku ve hayal kırıklıklarının içinde ikimize bir ağaç gölgesinde kuytu bir köşe yarattım. Senin inadına “yarattım” diyorum, çekesin diye nazımı. Kimse kalmadı; elele, diz dize, göğüs göğüse, dudak dudağa biz kaldık. Ağlasam ıslanır ellerin, kıpırdasam hissedersin, fısıldasan duyarım. Ah bir fısıldasan… Sende